Bilindiği üzere, insanın ilmihâlini öğrenmesi farzdır. Nitekim Enes ibni Mâlik (Radıyallahu Anh)dan rivayet edilen:
"İlim aramak her müslüman üzerine farzdır.”
(İbni Mâce, Mukaddime: 17 No:224, 1/81, Taberânî, el-Mu'cemii’lKebîr, No: 10439, 10/195, Beyhakî, Şu'abıı'l-İman, No: 1666, 1667, 2/254)hadîs-i şerifi de bu manadadır.
Gerçi hadîs-i şerifte: ‘Tahsili farz olduğu bildirilen ilim”den hangi bilgilerin kastedildiği yolunda müteaddit yorumlar yapılmıştır. Çünkü bu kelime ile bütün ilimlerin kastedilmediği ma’lumdur.
Zira kişinin her ilim dalma çalışması mümkün değildir. Farz olan bir şeyi yapmamak ise, azabı mucip bir haramdır.
Dolayısıyla bu takdirde bütün mü’minler farz olan bir ibadeti terk etmekle haram işlemiş sayılırlar ve bundan, hepsinin azaba müstahak olması gibi bir batıl netice çıkar.
Allâh-u Te'âlâ kullarına tâkatlan dışında bir teklif (güçlerinin yetmeyeceği bir yükümlülük) vermediğine göre, bu manada ilim arama sorumluluğunu kullarına yüklemediği anlaşılıyor. Bu sebeple İslam âlimleri, buradaki ilimle ne kastedildiği hususunda çeşitli yorumlarda bulunmuşlardır.
Sindî (Rahimehullah) bu yorumlan şöyle naklediyor: Abdullâh ibni Mübarek Radıyallahu Anh. dan bu hadisin açıklamasını istediklerinde:
"Hadîsin manası halkın sandığı gibi değildir. Maksat şudur: Kişinin dînî bir mesele hakkında müşkilatı olduğu zaman bunu halletmek için soruşturması ve öğrenmesi farzdır” demiştir.
Beyzavî (Rahimehullah) da: "Buradaki ilimden murad, kâinatın yaratıcısını tanımak, onun birliğini ve Rasûlüllâh s.a.v peygamberliğini bilmek ve namazın nasıl ve ne gibi hükümler çerçevesinde kılınacağına dair bilgilerdir” demiştir.
Sevrî (Rahimehullah) ise: "Bu ilimden maksat; bilmemesi halinde kulun mazur sayılmadığı bilgilerdir” demiştir.
Beyhakî (Rahimehullah) da: "Ergenlik çağına varıp akıllı olan kişinin normal olarak bilmesi beklenen ve bilmemesi düşünülemeyen genel dînî bilgiler burada kastedilmiş olabilir.
Yahut faydalı olan ve ihtiyaç duyulan ilimlerin hepsi kastedilebilir.
Her ilim dalında ihtiyacı karşılayabilecek bir cemaat temîni ve farz-ı kifâyenin îfasının sağlanması sorumluluğu bu hadiste bütün Müslümanlara veriliyor.
Herkes bu mes’ûliyet altındadır. Ancak işaret edilen toplum yetiştirilip hizmetlerin îfası sağlanınca diğerlerinden farziyet ve sorumluluk kalkmış olur” demiştir.
Bazı âlimler: "Helal nzık talebi herkese farz olduğu için helal ve haramı öğrenmek burada farz kılınmış,” diye yorumlarken, bir kısmı da burada "Akaid” (inanç) ilminin murat olduğunu söylemiştir.
Ali el-Kârî (Rahimehullah) in beyanına göre, şârihler, bu ilimden maksadın, "Herkesin mutlaka öğrenmesi gereken itikat ilmiyle, abdest ve namazla iligili ilmihâl bilgisi” olduğunu söylemişlerdir.
Çünkü bunları öğrenmek, farz-ı ayın (büluğa ermiş her erkek ve kadına istisnasız farz) dır. İçtihat ve fetva mertebesine ulaşmak ise farz-ı kifâyedir, dolayısıyla bazılarının o mertebeye ulaşmasıyla farziyet diğerlerinden düşer.
İmâm-ı Sühreverdî (Kuddise Sırmhu) nun beyanına göre, bu ilimden maksat, "İhlâs ilmi” dir ki bu, nefisten gelecek âfetleri ve amelleri bozacak şeyleri bilmekten ibarettir, zira ihlâs (amelleri sırf Allâh için yapmak), emrolunan bir şey olduğuna göre onun yolunu öğrenmek te ayrıca farzdır.
Bu izahlar arasında en benimsenecek görüş, farz olan bu ilimden, İslâm’ın beş şartını öğrenme manasının kastedilmiş olmasıdır.
Tabii ki namaz ve oruç, zengin-fakir demeden herkesi ilgilendirdiği için onlar hakkındaki hükümleri bilmek her Müslümana farzdır.
Hac ve zekatın farziyetinde ise, zengin olmak, sağlıklı olmak ve yol güvencesi bulunmak gibi birtakım şartlar mevcut olduğundan, bu şartlan hâiz olan kimselerin bunlarla ilgili hükümleri de öğrenmeleri farzdır.
Ayrıca ticaret yapmak isteyenin de o işe başlamadan evvel alış-verişle ilgili meseleleri öğrenmesi, yine böylece evlenecek kimsenin, nikâhla ilgili meseleleri bilmesi farz olur.
Tabii ki farzlar da yerine göre değişir, zira amelden evvel ilim farz olduğu gibi, ilim ve amelin içinde de ihlâslı olmak farzdır, amelden sonra da korku ve ümit arasında olmak farzdır. (Ali el-Kârî, Mirkatü’l-mefâtîh, 1/477)
Bu izahlardan anlaşıldığı üzere, itikattan sonra tahsili farz olan en mühim ilim, İslâm’ın beş şartı olup, onların en önemlisi namaz olduğuna göre, namazın anahtarı da temizlik olduğundan biz bu risaleyi bu konuya ayırmayı münasip gördük.
Risalemiz başlıca beş bölümden ibarettir ki, bunlar da "Tahâret, Abdest, Gusül, Teyemmüm ve Kadın halleri” dir.
Allâh-u Te‘âlâ’dan niyazımız, okuyan herkesi amele muvaffak kılmasıdır. Amin!..
Ey iman etmiş olan kimseler! Namaza kalk(mayı arzula)dığınız zaman (eğer abdestsizseniz), yüzlerinizi ve dirseklere kadar (kaplayın şekilde) ellerinizi yıkayın! Başlarınızı mesh edin, ayaklarınızı da iki topuğa kadar (kapsayıcı şekilde yıkayın)!
Eğer (namaz kılmanız gerektiğinde) cünüp kimselerseniz, (boy abdesti alarak) iyice temizlenin!
Eğer siz (suyu kullanmanıza mâni olacak bir şekilde) hasta kimseler yahut bir yolculuk üzere(bulunanlar) olduysanız veya sizden biri(def-i hâcet yapıp da) abdest bozma yerinden geldiyse, ya da kadınlarla(cima etmek suretiyle) birbirinize dokunduysanız ve(abdest veya gusül almak için) bir su bulamadıysanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin de yüzlerinizi ve ellerinizi onun bir kısmıyla(kaplar şekilde sıvazlayarak) meshedin.
Allâh (sizi abdest, gusül ve teyemmüm gibi vazifelerle mükellef tutarak) sizin üzerinize en ufak bir güçlük yüklemek istemiyor. Velâkin O sizi iyice temizlemek ve üzerinize nimetini tamamlamak istiyor, tâ ki siz(nimetlerine karşı) şükredesiniz!
(Mâide Sûresi:6)